Kıbrıs Sorunu
Türkiye ile Yunanistan devletleri arasında Kıbrıs adası üzerindeki anlaşmazlık. Ada, 1571 yılından 1878'e kadar Osmanlı Devleti'nin egemenliğinde kalmıştır. 1878'de Osmanlı Devleti, Rusya'ya karşı diplomatik desteğin bedeli olarak Kıbrıs'ı İngiltere'nin "geçici yönetimi"ne bırakmıştır. Ancak İngiltere adada bir koloni yönetimi kurarak 1960'a kadar buradan çıkmamıştır. XIX. yüzyılda Yunanistan bağımsızlık mücadelesinin başlamasıyla Rum Ortodoks topluluğu adanın Yunanistan’a bağlanması için çaba harcamıştır. Bu çabalar 1878'den sonra daha da artmıştır. Ancak Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlıların almış oldukları yenilgi ve Türkiye'nin Kıbrıs'taki haklarında vazgeçmesi ve adanın 1923 Lozan Andlaşması ile İngiltere'ye geçmesi Rumların ihtiraslarına bir süre gem vurmuştur.Yunanistan 1950'lerde Kıbrıs Sorununu uluslararası platforma çıkarmak istemiş ve 1954 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na götürmüştür. 1955'te Albay Georgies Grivas EOKA (Kıbrıslı Savaşçıların Ulusal Örgütü) adlı örgütü kurarak adada silahlı eylemlere girişmiştir. Bu hareketler karşısında Fazıl Küçük önderliğindeki Kıbrıslı Türkler de adanın Türkiye'ye verilmesini yada bölünmesini istemeye başlamışlardır. Adada çatışmaların giderek alevlenmesi nedeniyle artan diplomatik temaslar sonucunda 1959'da Zürih ve Londra Andlaşmaları imzalanmıştır. Böylece 16 Ağustos 1960'tan başlayarak, Kurucu Andlaşma, Garanti Andlaşması ve ittifak Andlaşması adını taşıyan andlaşmalarla bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti devleti kurulmuş ve bütünlüğü Yunanistan, Türkiye ve İngiltere tarafından garanti edilmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 1960 Anayasası, bir yandan iki toplumun eşitliğini, öte yandan da bu iki unsurun egemenliği birlikte kullanmalarını öngörüyordu. 1963 sonlarında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios'un yerel yönetim ve maliye ile ilgili konulardan önerdiği anayasa değişikliği (1960 Anayasası'nın 13. maddesi) Türk tarafından reddedilmiştir. Türklere yönelik saldırıların artması üzerinde Lefkoşe bir ateşkes hattı ile ikiye bölünmüştür. Mart 1964'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, adaya barış gücünün gönderilmesini kararlaştırılmıştır. Bu arada İnönün adaya müdahale etmeye karar verdiğini açıklamıştır ve Türk uçakları da ada üzerinde uyarı uçuşları yapmışlardır. Buna ABD'nin verdiği yanıt Haziran 1964'te Johson Mektubu ile gelmiştir. ABD, Ağustos 1964'te Acheson Planı'nı ortaya atmıştır. Bu plan çerçevesinde Türkiye'ye sadece adanın kuzeydoğusunda üs ve kantonlar verilecek; bunun karşılığında Meis adası Türkiye'ye geçecekti. Bu teklifi Türklerden önce Yunan-Rum tarafı reddedmiştir. 1964-1974 yılları arasında adadaki olayların devamlı olarak Kıbrıslı Türklerin aleyhine gelişmesi, EOKA'nın sahneye çıkması, olayları daha da artırmıştır. 1971'de Albay Grivas adada EOKA-B adlı örgütü yeniden kurmuştur. 15 Temmuz 1974'te EOKA-B önderi Nikos Sampson'un Makarios'u bir darbe ile devirerek kendisini başkan ilan etmesi üzerine, 1960 Anayasası'nın fiilen ortadan kalktığını gören Türkiye, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'a askeri birlikler çıkarmıştır. 22 Temmuz'da yapılan ateşkes sonrası Cenevre Konferansları'nda İngiltere, Yunanistan ve Türkiye'nin katılımıyla bir sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine Türkiye, Birinci Barış Harekatından sonra 14 Ağustos 1974'te İkinci Barış Harekatına başlamıştır. Türk birlikleri 16 Ağustos'ta Kıbrıs Türk kesiminin bugünkü sınırlarını oluşturan Atilla Hattı'na ulaşmışlardır. Makarios'un adaya dönerek Aralık 1974'te Cumhurbaşkanlığı makamına yeniden geçmesi ve görüşmelerde bir ilerleme sağlanamayacağının anlaşılması üzerine, 13 Şubat 1975'te adanın Türk kesiminde Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti (KKTFD) kurularak, Rauf Denktaş devlet başkanı olmuştur. Kıbrıs Türk Federal Meclisi, 15 Kasım 1983'te, Bakanlar Kurulu'nun hazırladığı bağımsızlık bildirgesini oybirliği ile kabul ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etmiştir. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıdığını açıklamıştır. BM Güvenlik Konseyi 11 Ekim 1991 tarihinde Kıbrıs sorununa ilişkin olarak BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar tarafından hazırlanan raporu destekleyen 716 sayılı kararı kabul etmiştir. Kararda Kıbrıs'ta çözüm için temel ilişkiler; a)Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunması, b)adanın tamamını ya da bir bölümünün bir başka ülke ile birleşmesinin, her türlü bölünme ve ayrılmanın dışlanması, c)iki toplumlu ve iki bölgeli bir federasyon içinde Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin refah ve güvenliğini sağlayacak yeni bir anayasanın yapılması olarak belirtilmekteydi. Bu plandan bir yıl kadar önce, Temmuz 1990'da Kıbrıs Rum yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti adına Avrupa Topluluğu üyeliği için müracaat etmiştir. 1992 yılında BM Genel Sekreteri Boutros Ghali önce bir "fikirler dizisi" (set of ideas) ortaya attı. Fakat bir çözüme ulaşmak mümkün olmadı. Bunun üzerine Kasım 1992'de "güven yaratıcı önlemler paketi"ni oluşturdu. Bu paket fikirler dizisini tamamlıyordu ve şunları öneriyordu; a)KKTC'ye uygulanan ambargo büyük ölçüde hafifletilecek, b)KKTC'nin egemenliğinde bulunan Maraş Bölgesi, Birleşmiş Milletler denetiminde Rum yerleşim ve kullanımına açılacak. c)Lefkoşe Uluslararası Havaalanı ulaşıma açılacak. Türktarafı, Ercan Havaalanı ile Magosa Limanı'nın da uluslararası trafiğe açılmasını istemiştir. 1994'ten itibaren sözedilen paketin küçük değişikliklere uğramış bir şekli tartışılmaya başlandı. Bu yeni paket, daha çok Klerides'in tercihlerini yansıtıyordu. 31 Mart 1994'te Denktaş, Birleşmiş Milletler'e güven yaratıcı önlemler paketini kabul ettiğini bildirdi. 8 Haziran 1994'te, tüm Rum siyasal partilerinin temsil edildiği bir karar verme organı olan Kıbrıs Rum Ulusal Konseyi güven yaratıcı önlemler paketini reddetmiştir. Böylece, Rum tarafının kararı ile bu paket ortadan kalkmıştır. 1993 sonundan itibaren Yunan-Rum tarafı, Kıbrıs sorunun görüşülme çerçevesini Birleşmiş Milletlerden Avrupa'ya aktarmak istemektedirler. Avrupalı devletler de Rumları tek taraf olarak kabul ediyor görünmektedirler. Sözgelimi AB Komisyonu Haziran 1993'te yayınladığı bir avis (görüş)'te Kıbrıs'ın bir Avrupa devleti olduğunu ve dolayısıyla Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne katılması yönünde bir engel bulunmadığını belirtmiştir. Yine Avrupa Adalet Divanı 5 Temmuz 1994'te aldığı bir kararında Kıbrıs'tan AB'ye ithal edilen mallarda Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ihraç belgelerinin aranacağını belirtmiştir. Bu karar, AB'nin KKTC'ye ambargo koyması demektir. Kıbrıs sorunu aslında, adada bir Kıbrıslı halkın değil, bunun yerine Yunanistan ve Türkiye ile yakından ilişkili iki farklı halkın varolmasıdır. Sorun, zamanla farklı boyutlar kazanarak devam etmektedir ve hala kesin bir çözüme ulaşılamamıştır.

About Unknown

Merhaba, Mezunlar Haber okurlarımıza yardım etmek için açtığımız bir sitedir. Görüş, Öneri ve Şikayetlerinizi sayfanın sağ alt tarafındaki iletişim bölümünden bize ulaştırırsanız elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışırız
«
Sonraki
Sonraki Kayıt
»
Önceki
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yaz